''KAFAMDA BİR TUHAFLIK''
Bu gün sizlere kitap izlenimlerimden bahsetmek istiyorum
değerli okur.
Biliyorsunuz Nobel ödüllü tek yazarımız olan (Nobel’i ben
versem bizden ilk Sabahattin Ali’ye verirdim, Sabahattin Ali’nin hatırına bana, ''sen
kimsin ki'' demediğinizi duyar gibiyim.) Orhan Pamuk son olarak ‘’Kafamda Bir
Tuhaflık’’ isimli romanı çıkardı.
Evet Orhan Pamuk ismini görür görmez aklınızdan pek güzel
ifadelerin geçmediğini biliyorum ama Ermeni meselesinde hassasiyeti olan ve
Ermeni zulmünün derin yaralarını taşıyan bir şehirde doğmuş, büyümüş bir
Bayburtlu olarak şunu belirtmek isterim ki.
Orhan Pamuk'un Ermeni meselesine dair verdiği rakamlar yanlış ve can atıcıdır.Ancak ben kitapları 62 dile çevrilen, eserleri dünyada 12 milyon
satan bir Türk yazarın son eserinden bahsedeceğim sizlere.
Kitabın ismi, İngiliz şair W.Wordsworth’un ‘’Kafamda bir
tuhaflık vardı. İçimde de ne o zamana ne de o mekâna aitmişim duygusu…’’
sözlerinden geliyor.
İstanbul şairi olarak nitelenen Yahya Kemal gibi Orhan
Pamuk’un da ileride İstanbul yazarı olarak niteleneceğini düşünüyorum. Neden
derseniz yazar bir çok eserinde doğup büyüdüğü İstanbul’u ve İstanbul da ki her
türden insan ve sokağı (Son kitabında Gazi mahallesine değiniyor mesela.) tüm
özgünlüğüyle yorumluyor.
Eserin baş kahramanı Mevlut, Konya’nın Beyşehir ilçesinin
bir köyünde doğan daha sonra da babasıyla çalışmak için İstanbul’a gelerek
bozacılıktan tutun da elektrik tahsildarlığına kadar her türlü mesleği icra
eden bir tip.
Hangi mesleği yapıyorsa yapsın bozacılığı hiç bırakmadığı ve
sevdiği kızı değil onun ablasını yanlışlıkla kaçırdığı da doğrudur.
Yazar, 1969 ile 2012 yılları arasında kahramanımızın
başından geçen olaylarla İstanbul’u anlatıyor.
Bu yıllar arasında İstanbul’da yaşanan acımasız betonlaşmayı
ve rant hiyerarşisinin nasıl olduğunu gözler önüne seriyor.
Anadolu’da kendisine ekmek bulamamış insanların İstanbul’da
başlattıkları gecekondulaşmayı gözler önüne seren yazarın anlattıkları bana
günümüzde orta gelirli aileler hakkında derin bilgiler kazandırdı.
Ben kitabı okuduktan sonra kendimi Duttepe’de (Kitabı okuyunca neden Duttepe dediğimi anlarsınız.) doğmuş büyümüş
bir İstanbullu olarak hissettim.
Yazar ünlü ve önemli kişilerin değil bizzat halkın tarihini
yazmış.Sanırım Pamuk'un özgünlüğünün sebebi en çokta burada gizli.
İstanbul’a ne zaman giderim bilmiyorum ama gittiğimde ilk
işim bir bozacı bulup bozanın tadına bakmak ve sokaklarda Mevlut edasıyla
Boo-zaaa diye bağırmak olacak.
Kitabın yazımı 6 yıl sürmüş ama yazar üzerinde 3 yıl
yoğunlukla çalıştığını söylüyor. Okuduğunuz da damağınızda hoş ve özgün bir tat
bırakacağını düşünüyorum.
Bir boza eşliğinde bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. İyi
okumalar.
Yorumlar
Yorum Gönder