YAZMAK


Hani Sait Faik diyor ya "yazmasam deli olacaktım" diye, daha bir iyi anlıyorum şu sıralar öyküleri ile gönlümüzde taht kuran yazarı.Bir ay oldu burada yazmayalı.Bir alışkanlıktan öte ama henüz nedenini saptayabilmiş değilim.Ama size şöyle anlatayım: Yazmamak tek böbrekle yaşamak gibi bir şey.

Tek böbrekle yaşayan bir bedenin tepkilerini aniden hissettim.Bir kan krizi ile uyandım uykusuz, sıradan bir gecede.Tepkimin ilk dörtlüğü şöyle başlıyordu: 

Yeni taşındığım bu bodrum kat mı,
Yoksa kilometrelere sığdıramadığım sevdam mı,
Hangisi yalnızlığımın sebebi?
Ukdeler kalıyor içimde,
Bir yaşamak düşlerimde...

Üç noktalı düşüncelerimin somut tasviri olan kelimelerle nokta koymuştum böbrek yetmezliğime.Hastane ve ilaç sevmeyen ben, krizler sonlanınca sararan yapraklara sığındım.Sararmış yapraklar o denli boş vermişlerdi ki hayatı.Anlaşılan çok çabuk kabullenmişlerdi bu durumu.Yani hayata dair savaşlarını yitirmişti onlar.Böylelerinin yanında duramazdım, duramadımda...Yeşilliğinin son baharını yaşamakta olan sararmamış diyarlara göç ettim.Yeşilden sarıya dönüşün dramını dinleyecekken zevk-ü sefa sürdüğüm on gün son bolmuş ve bir kriz daha çıka gelmişti.Bu öncekilerine benzemeyen ve bir hayli şiddetli bir krizdi.Al, ak tüm yuvarlar damarlarıma işkence ediyordu sanki.Taze bir yuvanın geniş balkonu bir yaşam vadediyordu.Gittim.Karşı apartmanlarda insanlar, sıradan hayatlarına devam ediyordu.Saat gece 1 suları.Krize karşı direnen bedenimin ilk tepkisi sessiz bir çığlık tarzındaydı.Zor, çetin, meşakkatli.Bir anda gelişti her şey, derin bir susamışlık ve ince bir sızı, ardından mısralar:

Gözleri maviye çalardı,
Saçları omuzlarında,
Beyazdı çorapları,
Ürkek, masumca bakışları...

Kriz son bulmuş ancak bir hayli etkili izler bırakmıştı.Hasar büyüktü yani.Ev olsa kederinden camları patlardı, bir çiçek olsa efkârından solardı kesin, yahut bir deniz olsa kahrından kasırgalar yaratır vururdu kıyıları.

Yazmak, patlayan cam parçacıklarının tarumar ettiği yaraya merhem olmaktır,
Yazmak, solan bir çiçeğin su yerine mürekkeple filizlenmesidir,
Yazmak, kıyıyı döven kasırgaya inat deniz kokusunu içine çekebilmektir.

Yaraların şefkatinde aşka ermeden, mürekkebi damarlarında hissetmeden, deniz kokusunu teneffüs etmeden olmuyor, olmadı...

Yorumlar

Popüler Yayınlar